“Annemin tehdit dolu sözleri aklımdan hiç çıkmıyor. Beni o kadar incitti ki, herkesin önünde cezalandırdı, küçük düşürdü, öfke doluyum…”
Bu sözlerin sahibi evli patronuna aşık oldu fakat daha sonra aşık olduğu adam beklentilerini karşılamadığından kendini hayal kırıklığına uğramış hissetti. Sık sık hayatını anlamsız bulduğunu ve diğer insanların güvenilmez olduğunu vurguluyordu. Yüksek düzeyde üzüntü, yalnızlık ve acı çekiyordu. Gençliğinde pek çok çözümlenmemiş duygusal sorun yaşamıştı. Terapist ona borderline kişilik bozukluğu tanısı koydu.
Son yıllarda sınır kişilik bozukluğu taşıyan hastalar sağlık merkezlerini daha çok aşındırır oldu. Tedavisi oldukça zor ve uzun bir yolculuk olan borderline kişilik bozukluğunun astrolojik bağlamdaki göstergelerini inceleyelim. Göstergelere geçmeden, öncelikle şunu belirtmek isterim. Aynı astrolojik konfigürasyonlara sahip haritalar, farklı kişilerde farklı şekilde vücut bulacaktır. Psikopatoloji doğum haritasının sonucu değildir. Bireyin bu haritayı nasıl yaşadığı ve ifade ettiğiyle ilgilidir.
Tüm astrolojik bilgilerden bağımsız, sınır hastalığının ortaya çıkmasında neden olan şey, Mahler’in “ortak yaşamsal” evre olarak tanımladığı süreçteki “ayrılma/bireyleşme” döneminden kaynaklanmaktadır. Çocuk annenin ortadan kaybolma olasılığına karşı tetiktedir ve bunun korkusunu yaşar. Bu çocuk yetişkin bir kadın olduğunda (Borderline kişilik bozukluğu daha çok kadınlarda görülür) yalnız kalmaya tahammül edemez ve kendisi için önemli olan kişilerden ayrılma durumunda aşırı kaygıya kapılır.
Piaget’in bilişsel gelişim kuramına göre ise bu dönem 2-4 yaş arasındaki dönemdir Bu dönemde çocuk görebildiği şeyleri düşünür, kendi bedeninin sınırlarını anlar ve kendini dünyadaki objelerden biri olarak kavramaya başlar. Objeleri sahiplenirken kimliği dış dünyadan ayrılmaya başlar, çocuk sahiplenerek ve bağlılık kurarak dünyanın güvenilir bir yer olduğunu düşünür. Ayrıca ayrılma/bireyleşme aşamasında eğer kendi ve annesinin iyi ve kötü yönlerini bütünleştiremezse, iyi ve kötü kendilik imajı arasında sürekli gidip gelecektir.
Astrolojik Göstergeler
Yani borderline hastaları içlerinde iyi ve kötüyü birleştirememiş olanlardır. Astrolojik bağlamda tüm bu cümleler bizi Boğa ve Akrep aksını götürüyor. Boğa’nın maddi olana sahip olduğunda hissettiği güvenlik duygusu ve Akrep’in iyi ve kötü dengesini kuramayıp sürekli kendini savaş alanı içinde hissetmesi. Özellikle borderline kişilik bozukluğuna sahip doğum haritalarında Boğa ve Akrep burçlarında oluşan stelyum (çünkü bu açı kalıbı ilgili burç fonksiyonlarının fazla çalışmasına neden olacaktır) görülür.Ve yine Boğa’nın yöneticisi Venüs T kare ve Yod’un fokal planeti olduğunda veya Venüs gerilimli açılar aldığında ayrıca buna eşlik eden zorlu 8. ve 12. ev vurguları da aynı etkiyi yaratabilir.
Kişinin doğum haritasında yaşadığı problemin gerçekten öte bir algı problemi olduğu düşünülürse kişide “Dünya güvenilmez ve kötü niyetlidir” (Akrep) inanç vurgusunu beklemek olağan olacaktır ki bu borderline kişisinin kök inancıdır. Aynı zamanda değer problemleri göz önüne alındığında Venüs’ün özellikle Şiron, Satürn, Neptün ve Pluto ile olan zorlu açıları kişinin kendi değeriyle ilgili sorunlar yaratacaktır.
Ben bunlara ek olarak Ay’ın da kapsamlı bir incelenmesinin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Aynı zamanda Yengeç’i kesen ev ve yöneticisinin konumları da değerlendirilmeli. Borderline tanısı konmuş Prenses Diana’nın haritasında da aynı vurgu bulunuyor: zorlu açıları olan Ay sorunsalı. Güneş Yengeç ve Ay Kova birlikteliği ile bağlanma-ayrılma anksiyetesi yaşaması son derece olağan. Bu durumda yaşanan kimlik karmaşası, bölünme ve yansıtmalı olarak ifade edildiğinden kişi ilişkide dengesizlikler yaşayacaktır. Ayrıca Diana’nın haritasında Ay Uranüs karşıtlığı Goethe’nin kaleme aldığı Faust gibi dillenir “Göğsümün içinde ah! İki farklı insan yaşıyor.” Çünkü Yengeç (özellikle 7. ev yerleşimi) bağımlılık geliştirmek isterken Uranüs ayrılma arzusunda olacaktır. Ayrıca bir diğer dikkat unsuru Diana’nın anne algısının öngörülemez olmasıdır. Arzu duyduğu güven (Venüs Boğa) annenin öngörülemez davranışları (Ay Kova) sonucu kazanılamamıştır. Temel inanç reddedilme ve duygusal kontrolü kaybetme korkusu üzerine gelişmiştir. Çünkü ilk güvenin deneyimlediği anne güvenilmez davranmıştır, daha sonra kişinin ilişkileri de bu kalıba girmektedir. Kişi iki karakter örüntüsü içinde gidip gelecektir. Bir yandan yalnızlığa tahammül edemez, terkedilme korkusu vardır diğer yandan hissetmekten kaçınacak ve bağlanmanın kişiyi acı ve terk edilme cezasıyla karşı karşıya bıraktığı düşüncesinden uzaklaşmayacaktır.
Borderline kişilerinde yüksek değer verme ve aşırı değersizleştirme görülür. Size bir gün nadide bir çiçek gibi davranırken diğer gün sizi yerin dibine sokabilir. Yüceltme ve aşağılama, Satürn-Neptün veya Satürn-Jüpiter açılarında ortaya çıkacaktır. (Yine de her gezegen ayrı incelenerek bu yapının hangi alanlarda ortaya çıkacağı bulunabilir.) Diana’ın da doğum haritasında Satürn-Neptün karesi bulunmakta, ayrıca elementsel bazda Satürn–Güneş karşıtlığı ve Neptün(Akrep)-Venüs(Boğa) karşıtlığı kendini değersizleştirmeye uygun pozisyonlar.
Bu ego ayrışmaları sonucunda kişi sürekli olarak öfke ve kızgınlık tehdidi altında kalmaktadır. Bu duygularla başa çıkabilmek için diğerine daha çok sarılır. Uyuşturucu, aşırı para harcama ve sürekli haz arayışı peşinde olmak ve aşırı sahiplenmeye yatkın olur. Yani hazzın (Venüs) oyununa gelir.
Bu öfke, çocuğuna aşırı bağlı olan Demeter’in öfkesinin dolaylı dışavurulmuş şekli gibidir. Kızı Kore’nin yeraltı dünyasına kaçırılması kızından ayrılmak istemeyen Demeter’e inanılmaz acı vermiştir. Çünkü kızıyla bir kere bütünken şimdi değildir. Ben borderline hastalarının özellikle kadın hastalarının içlerinde ayrılmış iki arketipi Demeter ve Kore’yi barındırdığını düşünüyorum. Kişi bir gün onlardan birisi olmayı seçerken ertesi gün yeraltında yaşamayı seçiyor. Hades’in (Pluto) dünyasına zoraki adım atsa da Kore, Persephone’ye dönüşerek, Hades’e tutkunun en büyüğünü yaşatıyor. Kızından ayrılmış Demeter ise yalnızlık ile her şeyi alt üst ederek insanları ve tanrıların cezalandırmanın peşinde, Nefreti aslında kendine, tıpkı borderline kişilerinde olduğu gibi. Bir psikiyatrın şöyle dediğini hatırlıyorum; “Bir erkek borderline bir kadınla ilişki yaşamamışsa çok şey kaybetmiş demektir ama ikinci kez yaşamaya kalkarsa aptaldır.” Borderline tanılı kişi çaresiz olmakla, artık kimseye güvenmemekle, kontrolden çıkarak terör estirmekle Demeter gibi davranmakta gecikmez ama cinsel olarak her türlü fanteziye açık olarak da bir yeraltı kraliçesi gibi erkeğe tutkunun en büyüğünü yaşatır. Aslında o bu dalgaların girdabına takılmışken sadece kaybettiği değer duygusunu arıyordur.
Gülden Bulut, 2015
Kaynakça;
Kişilik Bozukluklarının Bilişsel Terapisi, Aaron T. Beck, Çev: Yalçın, Özden; Akçay, Eylem, Litera Yayıncılık, 1997
Depth Analysis Of The Natal Chart, Glenn Perry, 2013 (Ders Notları)
Jean Piaget Düşüncesinde Psikolojik Yapılar, Öznur Akmert Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007
Sınır Kişilik Bozukluğunda Ayrılma/Bireyleşme Deneyimleri, Yakın İlişkilerde Yaşanan Kaygı ve Kaçınma Boyutları, Ebru Temiz Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2004
The Dark of The Soul, Liz Greene CPA, London, 2003