Asteroit kuşağı 20 milyon mil/32 milyon kilometre içinde, Mars ile Jüpiter arasında bulunur ve bu kuşak içerisinde milyona yakın küçük taş parçaları Güneş’in etrafında döner. Bu parçalar boyut açısından epey değişiklik gösterir, bir çakıl taşı kadar bile olabilirler. Bazılarının etrafında dönen ayları dahi vardır. Çoğunluğu çok küçüktür ve yalnızca yaklaşık otuzu 124 mil/200 kilometre çapındadır. Yaklaşık 130,000 tanesi tanımlanmış ve 13,000 tanesi isimlendirilmiştir. Ceres, Pallas, Vesta ve Juno ilk keşfedilenler olmuştur (1801 ve 1807 arasında) ve bunlar bilhassa astrologların çok ilgisini çekmiştir. Boyut her şey demek olmayabilir ama daha yakın tarihte keşfedilen altı asteroit, orijinal dörtlünün en küçüğü olan Juno’dan daha büyüktür. Ceres ilk keşfedilmiştir ve yaklaşık çapı 580 mil/930 kilometredir, akıllara zarar büyüklükte bir asteroittir. 24 Ağustos 2006’da “cüce gezegen” olarak yeniden tanımlanmıştır. Astrologlar Chiron’u bu kadar dikkate değer görüyorsa, Ceres’i de bir o kadar dikkate almalıdır, malum Chiron 112 mil/180 kilometre çapıyla Ceres’ten beş kat daha küçük ve altmış kat daha uzaktır.
Dört ana asteroit Ceres, Pallas, Vesta ve Juno’nun dişil unsurun farklı veçhelerini, bilhassa da “feminen” özelliklerini gösterdiği söylenir, ki bu yalnızca kadın cinsiyetine ait olmasa da genellikle oraya meyillidir. Ceres sıklıkla Toprak Ana ile ilişkilendirilir ve insanlığın dünyayı nasıl öldürdüğü farkındalığının büyümesiyle bu asteroidin “cüce gezegen”liğe terfi etmesi, halkın dikkatine sunulması şaşırtıcı olmasa gerek. Ceres, diğerlerini nasıl beslediğimiz, onlarla nasıl ilgilendiğimiz ve onlara bakıcılık yaptığımızla ilgili olduğu için Ay ile de çok benzeşir. Nitekim Ceres, anne ve çocuk arasındaki kaçınılmaz, acı verici kopuş ile bağlantılıdır. Kopmayı kapsayan her türlü durumu tanımladığı söylenir, buna ölümün getirdiği kopuş da dahildir. Ayrıca tarımla bağdaştırılır ki “cereal” (tahıl) kelimesi Ceres’ten türemiştir.
Belki tüm minör gezegenlerde olduğu gibi, her bir asteroit de hayatın spesifik bir alanında işaretleyicidir ve kuşkusuz bu spesifik alanları net bir şekilde belirlemek büyük bir araştırmayı gerektirir.
İş başındaki bir minör asteroide örnek, geçen sene tuvaleti dışarıda bulunan kulübemde gerçekleşti. Benimle olan bir arkadaş örümceklerden çok korkardı. Tuvaletin kapısını açar açmaz, ağında asılı duran iki koca örümcek bizi karşıladı. Arkadaşım o an bir şey yapamadı ama neyse ki benim direkt örümceklere yönelik bir korkum olmadığı için onları daha az göze çarpan bir yere taşıyıverdim. Benim Akrep’teki Satürn’üm arkadaşımın Arachne’siyle tam kavuşumda (tam olarak örümceklerle ilişkili bir asteroit), bu da muhtemelen yaratıkları ondan uzaklaştırmanın benim sorumluluğum olduğunu sembolize etmekte. Tabi bir de Akrep, tuvaletlerle ilişkili bir burç ve daha genel bir bağlamda da örümceklerle ilişkili. O andaki transit Arachne, Güneş’imle tam kavuşuyor ve Satürn’ümle kare yapıyordu, dolayısıyla arkadaşımın Arachne’sine de kare yapıyordu. Asıl ilginci ise, Arachnophobia filminin video versiyonunun İngiltere’de yayınlanma tarihidir -1 Ekim 1999-, tam da Güneş ile Arachne kavuşurken. Özellikle bu minör asteroitler için dar orb (1 derece) kullanmak gerekebileceğini not ediniz.
Tracy Marks, The Contemporary Astrologer’s Handbook
Çeviren: Serkan Önder