Chiron 1977’de keşfedildi ve onun hakkında şimdiden pek çok şey biliyoruz. Hatta sadece birkaç yıl sonra keşfedilen Pluto’ya kıyasla onun hakkında daha çok şey biliyoruz. Ama Chiron’un doğasını gerçekten anlayabilmek için aynı genel süreçte başka hangi keşiflerin olduğunu görmemiz gerekir. Chiron kesinlikle kendine has bir anlamı olmasıyla beraber, insanlığın bilincinde oluşan değişikliklerin büyük resminde önemli bir yere sahiptir.
1977’nin Mart’ında dünya yeni gezegen Uranüs’ün keşfiyle hayrete düştü. Uranüs her zaman sarsıcıdır. 1781’de sadece bizzat keşfedilerek dünyayı korkutmuştu. Binlerce yıl boyunca Satürn en son gökcismi olarak görüldü – mutlak limit. Halkaları onun limitlerini temsil ediyordu. Bu yüzden Uranüs bulunduğunda, güneş sisteminin var olan tüm resimlerini darmaduman etti. Daha fazla araştırmayla beraber, kendisinin hareketinin de oldukça geleneksel olmayan bir şekilde gerçekleştiği ortaya çıktı. Diğer gezegenlere göre ters yönde hareket ediyordu ve diğer gezegenlere göre ekseni neredeyse doksan derece eğikti. Uyduları bile geleneksel olmayan bir şekilde isimlendirilmişti. -mitolojik varlıklar yerine Şekspiryen karakterlerin isimleri kullanılmıştı. Gezegenin Satürn’le kesinlikle hiçbir ortak özelliği olmadığı düşünüldü.
Ama o kadersel Mart’ta, Uranüs’ün etrafında halkalar keşfedildi! Satürn’ün diğerleri üzerinde daha fazla tekeli yoktu ve şimdi iki gezegen çok açık olarak ortak bir özelliğe sahipti. Böylece Uranüs tekrar şok etti. Ortak özellikleri nedir? İkisi de gelecek için endişe ve sorumluluk hakkında dersler verirler; ikisi de zaman hakkında endişelidir (Satürn geçmişi geleceğe getiren, Uranüs şimdiyi geleceğe taşıyandır); ve ikisi de kendini tanımlamayla ilgilidir (Satürn bir kişinin limitlerini, Uranüs de bir kişinin bireysellik yolunu tanımlar). İkisinin de halkalarının olmasını bilmemizle beraber aslında ikisinin de prensiplerinin birbirine bağlanmış olduğunu farkederiz. Birinden çok fazla olması diğerinden çok fazla olması kadar kötüdür. Satürn’e doğru çok fazla gittiğimizde, Uranüs gelmeli ve bir denge getirmelidir (ya da tam tersi) ve ikisi de birinin gelişimi konusunda gerekli adımlardır.
Halkalar keşfedildikten sonra Chiron’un keşfinin yolu açıldı ve astronom Charles Kowal tarafından 1 Kasım 1977’de Chiron, Satürn ve Uranüs arasındaki yörüngede keşfedildi! Yörüngesinin Pluto’dan bile daha eliptik olduğu ortaya çıktı. Chiron aslında Aphelion’da (yörüngesinde Güneş’ten en uzakta olduğu eliptik nokta) Uranüs’ün yörüngesine ulaşır. Daha da ilginç olanı perihelion’da (Güneş’e en yakın olduğu zaman) Chiron Satürn’ün yörüngesini geçer ve bize Satürn’ün olabileceğinden bile daha yakın olur! Böylece Chiron’un iki büyük gezegen arasında her devirde ileri ve geri sallanarak bir köprü görevi gördüğü bulunmuştur. (bu devir 49 ila 51 yıl arasında değişir). Şimdi Uranüs’ün halkalarının bulunmasının neden gerekli olduğunu görebiliriz, böylelikle Chiron’un temsil ettiği bağlayıcı süreci takdir edebiliriz.
Bulmacanın üçüncü büyük kısmı bir sonraki sene keşfedilmiştir. Chiron’dan önce en eliptik yörüngeye sahip olduğu sanılan Pluto’nun birdenbire bir uydusu olduğu bulundu. Pluto’nun boyutu ile alakalı algımızı keskin bir şekilde değiştiren bir buluştu bu; Pluto önceden düşünüldüğünden çok çok daha küçüktü. Bazı astronomlar Pluto’nun durumunun gezegenden planetoide düşürülüp düşürülemeyeceğini merak etmeye başladılar! Aslında 1930’larda ilk keşfedildiğinde boyutu biliniyordu ve astrologların çoğu büyük ihtimalle onu tamamen gözden çıkardılar, çünkü düşününce o kadar küçük bir şeyin bir etkisi olması pek olası değildi.
Ama Pluto’nun ne kadar güçlü olduğunu hepimiz biliyoruz. Haritalara onu eklememenin ne kadar zor olduğunu hayal bile edemeyiz. Böylece Pluto’nun uydusu Charon küçük bir cismin bile ne kadar etkili olabileceğinin kanıtıdır. Ve böylece Chiron gibi boyutu büyük bir asteroide benzeyen bir cismin ana bir gezegen kadar etki sahibi olması durumunu makul kıldı.
Pluto hakkında bir şey daha. Smithsonian Astrofizik Gözlem Enstitüsü’nden Dr. Brian G. Marsden yörünge-geçenlere özel bir kategori planlayıp yeni bir isim icat etmeyi önerdi. Bunlar gezegen, asteroid ya da kuyruklu yıldız olarak sınıflandırılmayacaktı ve bu özel sınıfa dahil olacaklardı. Bu sınıfın sözde üyeleri Pluto (Neptün’ün yörüngesini geçer), Chiron (Satürn’ün yörüngesini geçer) ve Hidalgo (önceden bir asteroiddi, Jupiter’in yörüngesini geçer). Hidalga tesadüfen inceleniyordu. 14 yıllık bir yörüngesi vardı, bu şekilde Satürn’e (7×4), Chiron’a (7×7) ve Uranüs’e (7×12) bağlanıyordu.
Chiron’un keşfi çok yeni olduğundan onu henüz anlamaya başlıyoruz. Ama süregelen araştırmaların sonuçları belirli temaların tekrarlandığını gösteriyor. Chiron’un Satürn ve Uranüs’le olan ilişkisini ve Pluto ve Hidalgo ile olan durumunu yukarda açıkladığım gibi tekrar tekrar değineceğim.
ANAHTAR KELİMELER
Chiron’u temsil eden en kuvvetli kelime “başınabuyruk”tur. Bu kelime Amerikalı öncü ve çiftçi olan Samuel A. Maverick’ten gelmektedir. Maverick çevresindeki diğer çiftçilerden farklı olarak büyükbaş hayvanlarını damgalamamıştır. Kelimenin anlamı; ortak ve arkadaşlarından farklı duran; kendi grubuna uymayı reddeden bağımsız bir birey, kendisini herhangi bir partiyle, grupla ya da bir duruşla tanımlamayan, diğer akranlarına göre kendi yanında damgalanmış bir sürünün işareti olmayan kişidir. Başınabuyruklar bir gruba ait olan kişiler tarafından düşman görülebilirler, bu kişiler “Eğer bizimle değilsen, bize karşısındır.” gibi hissedebilirler. Yine de Maverick onların prensiplerine karşı gelmek ya da hak vermek endişesinde değildir. Burası Chiron’un Satürn ve Uranüs’ten ayrıldığı kısmı gösterir. Satürn geleneği devam ettirmek ister ve geleneksel inançları savunur. Satürn “biz veya onlar” ayrılığı yaratır. Uranüs eskiyi söküp atmak ister, sıklıkla yerleşmiş gelenekleri hiçe sayacak konuma kadar gelir. Uranüs kolaylıkla gruptaki sağlam temeli yıkmaya yönelik güdülere kapılabilir. Ama Chiron, başınabuyruk (Maverick) yapıyı ne savunur ne de yıkar. Bunu yapmaktan oldukça uzaktadır.
“İyileştirme ve bütünleştirme” Chiron’un sözleridir. Kişi bir dengesizlik yaşadığında (bir şeyden çok fazla ya da çok az olması), durumu en kısa zamanda düzeltmelidir. Eğer olmazsa fiziksel, duygusal ya da hatta ruhsal olarak kişi sağlık problemleri yaşayabilir. Kişi kendini kapattığında dışarda onu tamamlayacak, keşfedilecek başka dünyaların varlığından habersiz olabilir. Satürn bizi dışardan koruyan bir duvar olabilir ama aynı zamanda yeni deneyimlerden ve gerekli büyümeden alıkoyar. Satürn bir durgunluk veya içinden çıkılması zor bir kördüğüm oluşturabilir. Öte yandan, Uranüs duvarın öte tarafında bekleyen yeni bir dünyayı temsil eder, ama kişi bu duvarı aşmayı reddederse Uranüs duvarı yıkan tahrip edici bir güç haline gelebilir ve kişinin sağlığına gerçekten zarar verebilir. Sonra kişi yeniden yapılanmalıdır ve eğer yapabilirse bu yavaş ve acı verici olacaktır. Ama Chiron, Satürn’ün duvarında bir kapı açan, Uranüs’ün dünyasına girmemize izin veren, Satürn’ün korumasını tam anlamıyla silmeden bizi iyileştirmesi için ihtiyacımız olan şeyi keşfetmemizi, bizi bir bütün hissetmemizi sağlayan anahtardırır. Belki hayatımızdaki kördüğümün yok olması için bir şey siliyor olabilir. Geriye baktığımızda “Bu benim dönüm noktamdı” dediğimiz her zaman için geçerlidir. Chiron bütünlemesi, üstesinden geldiğimizde başkalarına danışmanlık yapabileceğimiz deneyimler ve testler getirir. Chiron’un Satürn’ün ya da Uranüs’ün üzerinde durması nedeniyle (hangisi daha çok vurgulanıyorsa), iyileşmenin çok fazla durağan olduğunda değişim, çok fazla değişim olduğunda da durağanlık olarak gerçekleşeceği söylenebilir. Chiron geldiğinde, yeni bir dünya açılır ya da eski kapılar sonsuza kadar kapanır.
Chiron ortak bir düzlemi temsil eder. Bir evin duvarlarının Satürn, dışarda kalan her şeyin de Uranüs olduğunu düşünelim. Kapıların ve perdelerin sıkı sıkı kapalı olduğu bir evde kişi dışarda neler olup bittiği hakkında hiçbir bilgiye sahip değildir. Ve dışardaki kişi de sadece evin içinde neler olduğunu bilmemekle kalmaz, eğer bir anahtarı yoksa bu bilgiye sahip olabilmesinin tek yolu içeri zorla girmektir. Bununla beraber, kapı kilitsiz ve açıksa içerden biri dışarı keşfe çıkabilir ve dışardaki kişi de duvarların yapısına hiçbir zarar vermeden içeri girebilir. Yani eğer üzerinde düşünürseniz, “kapı aralığı” ortak düzlemdir. Kapı bir kez açıldığında, iki tarafa da geçiş izni verir, böylece kapının Satürn ve Uranüs’e ait olduğunu söyleyebilirsiniz, ya da ikisine de ait değildir.
Kişi doğduğunda, ebeveynler belli problemleri çözmeleri gerektiği konusunda endişelidirler, zorluklar ve engeller aşılmalıdır ve bu problemler çocuk büyüdükçe ona daha açık bir şekilde ifade edilmektedir. Belirli herhangi bir zamanda Chiron’un düştüğü burç o anda ebeveynlerin endişelerini gösterir, nitekim Chiron yeni bir burca geçtiğinde bu durum da değişir. Yine de çocuk doğduğu sırada belli bir Chiron transitiyle oluşan engeller için endişelenen ebeveynlerin bu engelleri aşma arzusu Chiron’un burç değiştirmesiyle sönükleşmez. Tam tersine, çocukla tüm hayatı boyunca kalacak kişisel bir zorunluluk haline gelir. Bu problemlerin her zaman yüksek öncelikli olduğunu hissederek büyür, bu alanda ortaya çıkacak problemlerin çözümünün önünde hiçbir şey durmamalıdır ve Chiron’un bulunduğu burçla temsil edilen zorlukları herkes önemli olarak düşünmelidir. Chiron’dan etkilenen bu alanda (burç ve ev olarak) kişi bir problemi çözmekten daha önemli bir şey görmez, onu durduracak bir duvar, kanun ya da kural yoktur ve bu alanlarda kişi gerekirse büyük ihtimalle Satürn’ün ötesine geçecektir, ya da Satürn’ü tamamen görmezden gelebilir.
Zaman ve deneyim ile Chiron, Jüpiter tarafından temsil edilen bir hayat amacı bulma ihtiyacından daha derin bir hale gelir. Satürn’den daha sağlam olur ve Uranüs’le değişimlere rağmen ayakta kalır. Kişi her zaman ve her yerde anlamlı olacak şeyi ararken bu kişisel bir arayış haline gelebilir. Böylece bu “şimdi”yi temsil eder, geçmiş ve gelecek arasındaki bağlantıdır ve bu ikisi arasındaki en ufak boşluğu doldurmak isteyen bir köprü olarak görünür. Ve kişi hayatın daha derin anlamlarını keşfetmeye başladıkça, Chiron “öğretmen” olur. Başkaları için yeni dünyalar çizen, öğrenmek ve kendi arayışlarına başlamalarını sağlamak için içlerine kıvılcımlar aşılayan biri haline gelir. Bu durum, çocuğuna yeni dünyalar açmak isteyen bir ebeveynin arzusu ya da çocuğu dünyayla yüzleşmeye hazırlayan herhangi birinin (üvey ailelerin) davranışı olarak ifade edilebilir.
Kronolojik zamanın önüne geçmenin zamanı geldi. CHIRON= CHIROS; zamansız zaman, alışılagelmiş saat anlamına son verir. Başlıca kararların verildiği ve bazı en yaratıcı işlerin yapıldığı zamanlardır bu.
Chiron bir “dönüm noktasını” temsil eder, bu hem kötü hem de iyi olabilir ama kesinlikle kişinin hayatını bir yönde değiştiren ya da yeni durumlara uyum sağlamasını gerektiren bir zaman olarak hatırlanır. Genellikle kişi, bu dönemi; yeni bir dünyanın açıldığı ya da bir kapının kapanıp yeni yöne bakmaya zorlandığı, bu şekilde durağanlığın son bulduğu bir dönem olarak hatırlar.
Bazı şeyler deneyim ve denge sistemi tarafından kontrol edilir. Bu sistem bir şeylerin çok fazla, çok geniş büyümesini engeller ya da bu şeylerin beraber çalışmasını sağlar ki dağılıp yok olmasınlar. Eğer bu sistemin bir kısmı kötüye giderse ya da başından beri kötüyse, tüm sisteme şüpheyle bakılır. Denge ve denetim sistemi geçici bir süre bozulabilir ve sonuç olarak kontrol edilemeyen bir büyüme ya da genişleme ve ya kırılma görülür. Chiron bu “tıpayı çeken” ya da “seti silen” olabilir ve başlangıçta zincirlerinden kurtulmuş bu şeyin önüne bir fren koymak imkansız gibi gelebilir. Chiron gelir ve hiçbir sistemin mükemmel olmadığını bize hatırlatır. Ama Uranüs’ün aksine, Chiron tüm sistemi yıkmaz. Zayıf bir noktaya ya da fazlaca üzerine yüklendiğimiz bir yola dikkatimizi çeker. Bunu düzelterek denge ve denetim sistemine tekrar geri dönebileceğimizi bulur ve bu sefer daha bilge oluruz.
Bunun da ötesinde, tıpa çekildiğinde zincirlerinden kurtulan şey neyse onun gerçek doğasını öğrenme fırsatına sahip oluruz. Yani bunu kullanmak için daha fazla bilgiye sahip oluruz ve gücünden istifade edebiliriz. Bu dönem mükemmel bir öğretmendir. Eğer iyi öğrenciler olursak, aynı bir musluğu açar gibi hayatımızda olan bu büyük gücü bulup onu açıp kullanabiliriz.
Ve Chiron “kaçamak noktasıdır”, kişinin sistem tarafından mahkum edilmek yerine etrafından dolaşmasını sağlar.
YÖNETİCİLİK
Buna karar verilmemiştir. Hatta konu hakkında “inanan” grupların hepsinde birkaç farklı görüş vardır. Ama bir kesinlik kazandırmak için şimdiye kadar yapılan çalışmalar yeterli değildir. Şimdiye kadar ki görüşler şu şekilde:
Terazi; Akrep-Yay’ı içeren tüm bölge; Yay; İkizler; Başak; Kova’nın Terazi dekanı; ve tabii ki; hiçbir burç tarafından simgelenmemesi. Kişisel olarak (şimdiye dek kanıtlara göre) , Chiron’un Terazi’nin bir üst yönüyle en fazla ortak özelliği olduğunu hissediyorum. Ama herhangi bir yargı yapmak istemem. Ve unutmadan bir görüş daha var: Kova Çağı’nda Chiron Tropikal Yay’ı ve Sidereal Terazi’yi yönetecek, bu ikisi kesişecek!
Zane Stein, Essence and Application: A View From Chiron, 1979
Çeviren: Nur Kılınçer, Akademi öğrencisi