”O mavi gözlü bir devdi
Minnacık bir kadın sevdi
Kadının hayali minnacık bir evdi
Bahçesinde ebruli hanımeli açan bir ev”
Nazım Hikmet’in Piraye’ye bakışını anlatan bu şiir, erkek ve kadının arayışına ışık tutuyor. Bilimsel makalelere konu olan erkeğin ve kadının seçimi hala bir bilmece. Kadın neye göre bir erkek seçiyor veya bir erkek seçimlerini hangi kriterlere göre yapıyor? Şiirsel dizelerde romantik sözcüklere sığdırılabilen cevaplar, analiz sürecinde daha kesin yargılar oluşturarak karşımıza çıkıyor.
Astrolojide, en temel ayrımlardan biri eril ve dişil ayrımıdır. Bu ikilik, gezegenleri ve burçları adlandırmada ve çözümlemede oldukça yol göstericidir. Sadece astrolojide değil yaşamda da bu böyledir. Bütün dillerde sıcak ile soğuğu, kuru ile ıslağı, sert ile yumuşağı, aydınlık ile karanlığı, yüksek ile alçağı, etkin ile edilgeni birbirinden ayıran ikili kategoriler vardır. Ve bunların hepsi dişi ile erkeği karşı karşıya getirir. Geceleri ışığıyla karanlığı alt eden Ay, gün ışığını tenimize kadar getiren Güneş, bu karşıtlığın başka bir tezahürü. Astrolojideki sembolizm karşılığı kadın, erkek; anne ve babayla başlayan sözcükler sadece başlangıç. İlk sevgi nesnemiz annemiz ve sonra babayla olan ilişkimiz derken ilişki ağımızın en temel ilmeği atılmış oluyor. O nedenle neredeyse eşit sayılabilecek bu iki eş değer güç haritada çok iyi analiz edilmeli. Bir kadının nabzını hızlandıran, sanki eskiden beri tanıyor olduğunu hissettiren erkek, babasını andırabiliyor. Veya babasının tam da zıddı özelliklere sahip birini seçebiliyor. Seçtiği eşinin babasına benzemesi kadar zıttı özelliklerini taşıyan kişiye çekilmesi de aynı şeyi söylüyor; Büyüdüğünde küçük bir kızken babasıyla oynadığı oyunun küçük bir kopyasını yaratıyor. Peki annesi gibi sevgi dolu ve sıcacık kadınlara çekilen erkeklere ne demeli? Bunlar bilinçdışı seçimlerimiz ve çoğumuz bu basit formülü es geçiyor ve kaderin oyunundan bahsediyoruz. O nedenle 0-7 yaş arasındaki, anne ve babayla geçen çocukluk hikayesi her neyse haritayla birleştirilip doğru yorumlanmalı ki, bilinçaltının karanlığı aydınlığa çıkmak için biraz da olsa yön bulabilsin.
Bir diğer seçim nedeni Venüs ve Mars! Mitolojinin iki renkli kahramanı: kendisini dizginlemeyen dürtülerine teslim olmuş, aşktan gözü kör iki aşık! Güzeller güzeli Venüs’ün kocasına rağmen Mars ile gün ağarana kadar tutkulu birliktelikleri ve kaçamakları mitosun en heyecanlı aşk üçgenlerinden biri. Modern dünyada da pek bir şey değişmedi. Victor Hugo, “Severim meleği severim kadını, Tanrı beni sizlerle tamamladı, güzelliğe bakmak için gözümü, Gönüller için aşkımı yarattı” derken; erkeğin kadının görselliğine verdiği önemi dile getiriyor. Bir erkek, kadını daha dişi yapan kadınsı hatlara, incecik bele, dolgun dudaklara vurulabiliyor. Bu Venüs’ün işi; Dişiliğini kullanarak bir erkeğin başını döndürmek. Sadece Venüs’ün bulunduğu burç bile, bir kadının bir erkeğe nasıl cazip gözükeceğinin anahtarını elinde tutar. Bir erkek Ay ve Venüs’ün konumlarına göre bir kadını cezbedici bulurken, bir kadın içinse bu Güneş ve Mars’tır. Bunlardan Venüs ve Ay bağlantısını atlamamak lazım. Evrimsel bakış açısı bu iki noktayı oldukça güzel bir şekilde birleştiriyor. Bu görüşe göre erkek kendisine çok çocuk verme olasılığı gösteren bir kadını seçiyor. Kadının yüksek doğurganlığını gösteren işaretlerinden bir kaçı; düzgün bir cilt, diri beden, parlak saçlar ve dolgun dudaklar gibi özellikler. Çünkü bu kadının üreme yeteneğinin ipuçları. Yani bu özelliklerin toplulumuzda güzellik ölçütleri olarak benimsenmesi bir rastlantı değil! Diğer yandan iki gezegen arasındaki sorunsal geçmiş kültürlerde de görülmüştür. Bazı toplumlarda evlilikte nikahlı eşle cinsel ilişkinin tek amacı çocuk yapmak, zevk verme görevinden sorumlu başka kadınlar bulunuyor.
Kadın yönünden Mars ve Güneş kompozisyonu, kadının eşi için çok söylese de konu bu kadar basit değil. Çünkü dişi olanın içindeki eril yadsınamaz, aynı şekilde erkeğin içindeki dişi de. Ve bu özellikle kadının kendini gerçekleştirmesindeki en büyük engel olur. Buna nedense bize öğretilenler. Küçük kızlar uslu olmaları, kavga etmemeleri sakin kalmaları öğütlenerek terbiye edilir. Genellikle kız çocuklarına aktarılan kadın imajı bütünüyle yatıştırıdır. Kavga olumlanmaz, çocuklarda görülebilen normal şiddet davranışları, yalnız oğlanlara bırakılır. Bir kız fedakar teselli edici olmalı, boyun eğmelidir (Ay ve Venüs). Erkek çocuk ise kendini kanıtlamalı, mücadele etmelidir. Erkeksi güdüler, Mars, erkeklere tahsis edilmiştir. Şiddet ve özellikle de kontrol edilemeyen cinsellik erkeğin doğası sayılır. Derken kadın derinlere ittiği bu özelliklerin vücut bulmuş halini eşine atar. Aslında bahsi geçen her gezegenler birbirinden bağımsız dursa da tarihsel ve sosyolojik açıdan incelendiğinde iç içe geçmiş konuları içeriyorlar. Ama sonuç değişmiyor. Kadın ve erkek deyince elimiz ilk önce Güneş’e ve Ay’a sonra da Venüs’e ve Mars’a uzanıyor.
Gülden Bulut,
Temmuz, 2016