Üçüncü ev, erken çocukluk çevremizi paylaşan başkalarıyla (esas olarak kardeşler ve aynı zamanda diğer mahalle arkadaşları ve ilkokul arkadaşları) ilişkideki, ilk eşitlik deneyimimizi sembolize eder. Ortaklar, meslektaşlar ve tanıdıklarla sosyal etkileşimlerin kökenleri kardeş deneyimlerimize dayanır. Bu nedenle natal haritanın üçüncü evi, ilişki kalıpları için bir şablondur. Üçüncü ev, akran ilişkisini ilk nasıl deneyimlediğimizi ve sonraki ilişkiler üzerindeki etkisini açıklaması açısından kritiktir. Kardeşlerimizin eylemi veya tepkisini, dış dünyayı nasıl karşılandığımızın bir aynası olarak kullanarak test ederiz. Kardeş, hayattaki ilk partnerimiz ve erken başlangıçlarımıza tanıklık eden kişidir.
Üçüncü ev, ilişki kurmanın deneysel zeminidir. İlişkilerimizdeki alışılmış davranışların köklerini üçüncü evde bulabilir. İlişkilerimizden beklentilerimiz, partnerlerimizle tekrarladığımız kalıplar ve hatta eş seçimimiz, kardeşler ve üçüncü evden, bilincinde olduğumuzdan daha fazla etkilenebilir. Evin başlangıcındaki burç, yöneticisi ve üçüncü evdeki gezegenler, kardeşimizle aramızdaki birincil bağı ve yetişkin ilişkilerimizdeki potansiyel modeli gösterir. Üçüncü evin astrolojik ifadeleri, kardeşi veya onlara yansıttığımız nitelikleri tanımlar. Kardeşlerimizle yaşadığımız ilişkinin ilk temaları, bize yetişkin ilişkilerimizdeki kalıplar hakkında bilgi verebilir. Bunlar tüm dünyada kardeşliği nasıl deneyimleyeceğimizin temel taşlarıdır.
İlişkilerdeki bir sonraki ev yedinci evdir. Üçüncü evin aksine, ufkun üzerindedir ve bu nedenle daha fazla görünürlük veya nesnellik gösterir. Kardeş evi ufkun altındadır ve bu nedenle ‘öteki’ seçeneği yoktur; rıza göstermeyen bir alandır. Ancak yedinci evde ortaklarımız bizim seçimimizdir. Kardeşler, ailenin sistemi içindedir, oysa yedinci evin ortakları, aile sisteminin dışından gelir. Yedinci ev, kardeşler evindeki ilişki deneyimlerimizle birlikte kardeşin ‘a priori’ modelini taşır. Yedinci ev, yetişkin düzeyde eşitlik alanıdır; tanıdık gelen ve kendimizde eksik olduğunu hissettiğimiz şeyleri tamamlayan başkalarıyla karşılaştığımız yerdir. Yedinci ev süreci, eşit bir şekilde diğeriyle samimi bir şekilde olma deneyimini kapsar. Bu evde karşılıklılık vardır. Yedinci ev ortakları ister evlilik ister hayat arkadaşı, ister iş ortağı ya da yakın arkadaş olsun, bizimle eşit düzeyde bir alışverişte bulunurlar. Partner, bizden ayrı olduğunu hissini verir, ancak aynı zamanda birlik içinde olunabilir.
Geleneksel olarak 7.ev “açık düşmanların” evidir. Ortaklarımızla, kardeş rekabetleri yeniden canlanabilir. Çağdaş bağlamda, yedinci evin açık düşmanı gerçek bir bireyden ziyade kendi gölge materyalimiz olabilir. Bununla birlikte, bilinçdışı, bu karanlık nitelikleri somutlaştıran bireyleri seçmede son derece akıllıdır. Bu nedenle, tamamlanmamış kardeş dinamikleri yetişkin ortaklarımıza aktarılabilir. Psikolojik astroloji, yedinci ev niteliklerini partnere yansıtma eğilimini vurgular. Yedinci ev enerjilerinin farkında değilken, onları başka birine, genellikle eşe ait olarak ilan etmeye devam ederiz. Yansıtma bilinçsiz bir savunma mekanizmasıdır, bu nedenle bu projeksiyonların bilincine varmak büyük bir kolaylık sağlar. Karşıt ve farklı görünen şeye çekildiğimiz, ancak içimizde hala bilinçli olmayan, yalnızca kısmi bir yansıması olan yedinci evde bir gizeme giriyoruz.
İlişkide olduğumuz kişinin aileden biri olmadığını bildiğimiz halde hissettiğimiz şey akrabalık, yakınlık ve aşinalıktır. Yedinci evi temsil eden ortak, eksik parçalarımızla yeniden bir araya gelmemizi teşvik eder. Yedinci evin başlangıcındaki burç önemli bir nitelik sunar ve genellikle partnerimizin haritasında belirgindir. Ortaklarımız, genellikle yedinci ev niteliklerimizi somutlaştırır. Çiftler arasındaki meselelerle uğraşırken, doğum sıraları, kardeşlerin sayısı ve cinsiyeti, yaş aralığı vb. hakkında soru sormayı çok değerli ve açıklayıcı buluyorum. Bu ayrıntılar mevcut ilişkiye sızan sorunları ortaya çıkarmaya yardımcı olabilir. Hala kardeşimize yansıtılan veya içimizde ifade edilmeyen üçüncü eve ait gezegensel enerjiler, mevcut ilişkide yeni bir yer bulacaktır. Yedinci ev deneyimi, kardeşlerle olan ilişkilerimizden doğrudan etkilenir. Çözümlenmemiş kardeş ilişkilerimizi yedinci eve sürükleriz.
On birinci ev, aile ortamı dışındaki topluluktaki eşitlerimizle karşılaşmamızdır. Bunlar “sosyal diğerleri” ni içerir – meslektaşlar, ortaklar, tanıdıklar, arkadaşlar ve profesyonel eşitler. Bu, ilk kolektif deneyimimizi anımsatan grupların, komünlerin ve organizasyonların evidir – On birinci ev, kan ya da akrabalık bağları ile bağlı olmayan grubu tasvir ederken, yine de aile deneyimlerimiz canlanacaktır. Grubun bir üyesi olarak, diğer grup üyeleriyle olan ilişkimiz, ilk akranlarımızın, erkek ve kız kardeşlerimizin bilinçsiz hatıralarını kendisine çekecektir.
On birinci evde, seçtiğimiz gruplarda ve derneklerde çözülmemiş ailevi sorunları yeniden yaratmaya hâlâ yatkın oluruz. Yedinci ev gibi, onbirinci de ufkun üzerinde, ama odağın birey olduğu doğu yarımkürededir. Bireyler olarak, yasalarına tabi, ahlakından etkilenen ve tabularla sınırlanan daha geniş bir toplum sistemi içinde yer alırız. On birinci evimiz, daha büyük topluluğu, grupları, sosyal yapıları ve toplumu dolduran arkadaş ve ortak çevrelerini sembolize eder. Bu, bir kez daha bir sistemin parçası olduğumuz alandır. Kardeş örgü ağımız, daha geniş sosyal alanın mikrokozmosuydu, bu nedenle kardeş alanındaki deneyimler, diğer sosyal alanlarda rahat hissetme yeteneğimizi doğrudan etkiler.
On birinci evdeki ilişkilerimizde, diğerleri akraba, akraba ruhlar olan müttefikler oldukları için tanıdık gelir. 11. ev ruhu, arkadaşlarımız ve meslektaşlarımızla ortak bir bağdır. Bir bakıma, on birinci ev, ortak yaşam ruhundan zevk alma ve cana yakınlık duygusuyla ötekine bir dönüştür. Kelimenin tam anlamıyla, on birinci ev sürecinde paylaşılan topluluğun uygun bir tanımı olan ‘nesiller’ meydana gelir. On birinci evde, daha büyük bir aileye ait olma, daha geniş bir kolektifte birey olma duygusunu yaşayabiliriz. Burada kollektiften ayrı olmayı öğreniriz. Bu, on birinci evin önemli bir yönüdür ve bizi on ikinci evin kolektif ruhunu kurtarmaya doğal olarak hazırlar. Ancak arkadaş grubu, meslektaş grubu ve katıldığımız kuruluşlar, tamamlanmamış kardeş deneyimlerini yeniden uyandırır ve rekabet bir kez daha yaşanır.
Grup deneyimlerimiz genellikle gerileticidir, bize kardeşlerimizle yaşadığımız çocuksu davranışlarımızı hatırlatır ve artık grubun lideri olarak vücut bulan ebeveynin dikkatini çekmek için savaşırız. Henüz eşit hissetmeyi öğrenmediysek, rakip meslektaşımıza veya grup üyesine bahşedilen kayırmacılık eylemlerine tepki gösteririz. Yetişkinler, mesleki dernekler ve organizasyonların yanı sıra terapi gruplarında tamamlanmamış kardeş düşmanlıkları ve rekabetleri göstermeye açıktır. Yaralı kardeş çekişmeleri, kolektifin dengesini kirletir.
On birinci ev, çatışmalı kardeş ilişkilerimizi kurtardığımız bölge de olabilir. Sevgi dolu bir arkadaş, cesaret verici bir meslektaş veya destekleyici bir grup, kardeş alanında daha önce açılan yaralar için iyileştirici ajanlardır. Aynı zamanda kardeş dünyasında asla yapamayacağımız şeyi daha büyük bir dünyada başarabiliriz. Kardeşle ilişkimizden etkilenmişken ona bağlı değiliz ve on birinci ev bunu değiştirebileceğimiz arenadır. Artık kardeşlerimizi seçebiliyoruz. Onlar, aynı manevi kabileden geliyorlar ve genel olarak bizim yaptığımızla aynı yönde ileriye bakıyorlar, gelecek için aynı umutları ve istekleri taşıyorlar. Onlar bizim dünyevi ailemizin eşleri, eşitleri ve akrabalarıdır. İşte bu kardeşliktir.
Brian Clark
Çeviren: Gülden Bulut